grandpashabet giriş grandpashabet sinavmerkezi.org bahis siteleri

BAYAN VOLEYBOL TAKIMIMIZIN BÜYÜK BAŞARISI....

Bayan VOLEYBOL Takımımız ; 03.09.2023 günü akşamı SIRBİSTAN Bayan VOLEYBOL Takımını 3= 2 Yenerek Avrupa Şampiyonu oldular...

Gündem Yayın: 05 Eylül 2023 - Salı - Güncelleme: 05.09.2023 23:08:00
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News
BAYAN VOLEYBOL TAKIMIMIZIN BÜYÜK BAŞARISI....
Bayan VOLEYBOL Takımımız ; 03.09.2023 günü akşamı SIRBİSTAN Bayan VOLEYBOL Takımını 3= 2 Yenerek Avrupa Şampiyonu oldular...
Hepimiz heyecanla maçı izledik... Kurulan ve GALİBİYETİMİZ ile sonuçlanan Bayan Voleybol Takımımızın İKİ Bayan Sporcusu; oyun kurma ve diğer arkadaşlarını yönlendirmelerde oldukça etkiliydiler.
Birisi Takım Kaptanı EDA...Diğeri de KÜBA da Ülkemize yerleşen Sporcu Kızımız...
Bu Kızımız ile ilgili; yorumları...Hoş olmasa gerek...Ankara eski B.Belediye Başkanı Sayın GÖKÇEK...Size yakışmadı...Ama; Siz hala Siyasi ekolün sınırları içindesiniz. Yalnız; SPOR Ülke adına yapılır.
Küba Asılı Voleybolcu Kızımızın başarısı tartışılmaz...O ; maç süresince sırtında Türk bayrağını taşıdı ve oyunu ile de hepimizi gururlandırdı. Maçın Lehimize sonuçlanmasında da çok çok büyük katkısı oldu.
Kızımızın; Voleybol Spor Okulu olduğu ve Kızlarımızı bu spora yönlendirdiğini de yeni öğrendik.
Yalnız; SPOR Müsabakalarında Siyasi Ekol öne çıkmaz...
Voleybol Takımızda görev alan önce Sporcu KIZLARIMIZI sonra teknik Kadroyu tebrik ederim...
Ben; Ülkemin Sporuna...Üretimine.. Eğitimine ...Sağlık Birimlerine.. Her türlü destek olan herkesi tebrik ederim...Benden büyük olanların ellerinden, küçük olanlarında gözlerinden öperim...
xxxxx
Bugün metrobüs ile saat 11:00 de Ofisime gidiyorum...Yolcular arasında KIZ VOLEYBOL TAKIMIZIN Başarısı konuşuluyor ve tartışılıyor.
Ancak; bazı Yurttaşların; KÜBA 'da Ülkemize Yurttaş olarak gelen ve Takımda çok Başarılı olan KIZIMIZ ile ilgili; (seviyesiz) Yorumlar konuşuluyor...
Bir kaç Yurttaşımız da endişelerini dile getirdiler...
" TÜRKİYE; İRAN'a DÖNÜP;ŞERİAT YÖNETİMİ ile Yönetilir mi?..."
Evet, ağır ve endişe verici bir soru...Cevabımda şöyle oldu;
" Türkiye ile İran Hudut Komşu Ülkedir ama...Eğitim ve Toplum yapısı farklıdır. Kuzeyden RUS TOPLUMUNDAN....Batıdan Akdeniz Ülkeleri başta olmak üzere; Avrupa Toplumları yanında komşu YUNANİSTAN ve BULGARİSTAN Toplumundan çok şeyler almıştır.
Biziğm Toplum; BİR ASIR gibi bir süre de; DEMOKRASİNİN Kuralları ve Kurumları ile yönetilmiştir.
Her nekadar bir ARAP KÜLTÜRÜ Varsada; bu Kültür CAMİ de ve CAMİ CEMAATİNDEDİR...
Demokrasinin Kurum-Kuralları ile yönetilen Toplumu; Demokrasi dışı sistemlerle yönetemezsiniz.
İRAN; komşumuzdu ama, Türkiye farklı...İran; Düne kadar ŞAHLIK ile yönetildi...Şimdide Din Kurumları ve Kuralları ile HUMEYNİ SİSTEMİ Kalıntıları ile yönetilmektedir.
xxxxxxxxxxx
Tarih boyunca Toplumların eğemen güçleri ve onların temsilcileri her zaman BİLİME saldırdlar. Karşılarında her zaman BİLİMİ ve Bilim Adamını gördüler...Aydınlıktan korktular...Işıktan korktular... Gerçekten korktular...Özgürlükten ve Demokrasiden korktular... Uyanan İnsandan ve Halktan korktular....
17. Yüzyılın dev adamı GALİLE'ye saldırdılar. "Sanıyorum bu dünyada bilgisizliğin bilime karşı duyduğu KİN ve NEFRETTEN daha zorlu bir KİN ve NEFRTE yoktur.." diyen Galile'ye...
Bu Karanlık Güçler; COPERNİC Sistemini geliştiren GİORDONO BRUNO'yu TANRI Tanımamazlıkla suçladılar. Ve 7 Şubat 1600 Tarihinde ROMA'da CAMPE DEİ FİORİ' de odunlar üzerinde yaktılar.
Ama; 294 yıl sonra 1894 de ROMA'nın aynı meydanında; yani Yakıldığı Meydana HEYKELİ dikildi.
Fransa Devriminden sonra Çağdaş KİMYANIN Kurucusu ve " Doğada hiç bir şey kaybolmaz, hiçbir şeyde yeniden var olmaz. " kuralını bulan LAVOİSLER' i ; " Cumhuriyetin Bilim Adamlarına gereksinimi yoktur." düşüncesi ile Giyotine gönderdiler.
Bilim Adamı düşmanlığı, Bilim düsmanlığı, kitap düşmanlığına ve sanat düşmanlığına dönüştü. Kitleler halinde kitaplar YAKILDI ve YASAKLANDI... Düşünce ve Sanat zincire vuruldu,Bilimin, sanatın, felsefenin, yani insanlığın tüm entellektüel mirasının yayılmasına , kuşaktan kuşağa insanlığa malolmasına hizmet eden ve düşünürün, sanatçının, bilim adamının vazgeçilmez desteği, yardımcısı olan bu nesne düşman ilan edildi.
Kağıtlar üzerine yazılı, düşünce ürünü bu ışıklı bilgiler , insanlığın ,uygarlığın dostu olan bu kutsal miras mahkum edildi...
Yaşlı tarih, Cehaletin bilime karşı olduğu , burada sadece bir kaç örneği verilen sayısız saldırıları ve cinayetleri ile doludur.
Ne Var ki; Tüm bu cinayetler ve saldırılar varlığı ve inancı kaldıramadı. Varlığın yarılmaz parçası düşünce, sed tanımadan, yüzyılları aşarak günümüze ulaştı. GİYOTİNDEN Can cerenlerin, İdam edilenlerin, odunlar üzerinde yakılanların, insanlık dışı işkencelere tabi tutulanların eserleri, düşünceleri, insanlığa, insanlığın mutluluğuna ışıklarını serpti. Düşünceleri BİLİM oldu ve Üniversitelerde ve Okullarda okundu. Eserleri bir kültür mirası olarak nesildennesle, dönemden döneme insanlığın kurtuşuşuna katkıda bulundu. İnsaninsanca olan her şeyi sevdi.
Bugün ulaşılan uygarlık düzeyi küçümsenemeycek bir boyuta ulaştı. Bu düzeyi, kölenin efendisine, işçinin patronuna, ezilen Ulusların ezen EMPERYALİZME karşı verdiği savaşa borçluyuz.
Bugünlerde içinde bulunduğumuz sistemin boyutları, bir KURTULUŞA ulaşmaktan uzaktır. İnsanlar hala eğitimsizliğe , sömürüye,işkence ve baskıya başkaldırıları devam etmektedir. İnsanlar ulus olarak bağımsız ve her türlü sömürüden uzak ve kendi kişiliğini ve özgürlüğünü kazanmış aşamaya geleceklerdir.Kölelik ve sömürü düzeninden insanlar nasıl kurtulmuşlarsa, Demokratik düzene de ulacaklardır.
Ezilen insan topluluğu ve halklar bu güne dek de yenilmedi. Tarihin tüm gelişmeleri EZİLENLERDEN taraftır. Bu olğu, bir DOĞA YASASIDIR. Bu olguyu anlamayanlar ve anlamak istemeyenler ise çıkarları peşinde olanlardır.
xxxxx
Dünyadaki; Büyük ve güçlü Devletler her zaman Küçük Devletlerin her yönden gelişimini engelemektedirler...Bu Ulusların en büyük silahı ve gücüde DİNİ gelenekler ve Kaderci Felsefelerdir.
Asya ve Afrika Ülkeleri devamlı olarak bu siyasi kıskacın içinde tutulmaktadırlar....
En küçügünden en büyüğüne, en ilkelinden en gelişmişine, en geçicisinden en kalıcısına kadar tüm sosyal topluluklarda; "YÖNETENLER ve YÖNETİLENLER " arasında temel bir ayrım kendiliğinden doğar. Her toplumda veya modern bir Ulusta daima EMİR Verenler ve bu EMRE UYANLAR Vardır. Bu ayrım az veya çok belirli, yönetimin örgütlenişi az veya çok, yetkin olabilir. Ama böyle bir farklılaşmaya ve örgütlenmiş bir iktidara her zaman rastlanır.
Bazı Toplumbilimcilere göre; İnsanlığın ilkçağlarında YÖNETENLER-YÖNETİLENLER Ayrımının olmadığıdır. Onlara göre İktidar belirli kişlerce kullanılmıyordu.Herkes toplumun kabül ettirdiği genel ilkelere uymak zorundaydı. Bu durumda herkes " YÖNETEN.." ve bu durumda da "YÖNETİLEN " yoktu... Çok sonraları topluluğun bazı fertleri bu ortak ilkeleri, çıkarları doğrultusunda kişiselleştirmişlerdir. İKTİDARIN KİŞİSELLEŞMESİ ilkesi oluşmuştur.
Şunu kesinlikle kabül etmemeiz gerekir ki; bu güne kadarki tüm ilkel toplumlarda, bir iktidar KİŞİSELLEŞMESİ olmuştur.
Modern toplumlarda; Halkın, halk tarafından yönetildiğini söylemek, hiç bir şey söylememektir. Her kurulun içinde daima bir HİZİP ve etkin bir azınlık da olur ve kitleyi de peşinden sürükler.
Bence; Hiçbir Toplumda GERÇEK DEMOKRASİ,Asla Olmamaıştır. Belki de OLMAYACAKTIR... Çoğunluğun yönetmesi ve yönetilmesi doğal düzene de aykırıdır.
Geniş bir anlamda; belirli bir sosyal grupta, Yönetenlerle-Yönetilenler arasındaki ayrımın aldığı şekil ile de SİYASAL REJİM olarak adlandırılır. Dar anlamda ise;SİYASAL REJİM sadece insan toplumunun özel bir biçimi olan ULUS'un Yönetim yapısını belirtir.
Sonuç olarak; " Her Siyasal rejim, bir sosyal topluluk içindeki yönetenlerin örgütlenmelerinden ve varlıklarından doğan sorulara verilen cevap bütünü olsa gerek..."
Tüm Toplumlar ; bu aşamalardan geçerek, bu günkü Çeşitli ULUSAL TOPLUMLARI Oluşturmuşlardır.
Türk Toplumu...Alman Toplumu...İtalyan Toplumu...Yunan Toplumu ve Rus Toplumu bu oluşumları yaşayarak geçmiştir.
xxxxx
1960 lı Yıllar....Fenerbahçe Spor Külübümüzün Yıldız FUTBOLCUSU merhum LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS....
Stadda; Kendini bilmez bir grup seyirci tarafından; LEFTER'e yönelik olarak; " KEFERE!.....KEFERE!....KEFEREEEEE !...." diyerek bağırdılar.
Merhum LEFTER!in Stadda O kendini bilmez SEYİRCİLERE Cevabı da şu oldu:
"BEN KEFERE DEĞİLİM !....AY YILDIZLI TÜRK SPORCUSUYUM!..."
Tabi ki; bu tezahürat ve LEFTER' e yönelik sözler; Devletin Yetkilileri yanında; Spor Külüpleri, Sporcular, Sivil Tolum Kuruluşları, Basın tarafından çok büyük protestolara neden oldu...
Kız Voleybol Takımızın, Başarısını Ülkemizdeki ŞERİATÇI ve sözde Bazı Dinci Gruplar hazmedemediler...
Pekiyi...." KURTULUŞ SAVAŞINDA KEŞKE, YUNAN GALİP GELSEYDİ..." diyen Zavallılarla ne farkları vardır bu kişilerin?....
KIZ VOLEYBOL TAKIMIZIN;
GALİBİYET Sevinci...Kızlarımızın Sevinç Çığlıkları...Hepimizi gözyaşlarımıza boğdu...
VELEYBOL TAKIMINDAKİ KIZLARIMIZI -bende iki kız babasıyım-BABA Sevgisi ile kucaklıyorum....
Evet.... Benim ATATÜRKÇÜ KIZLARIM....
Ülke Sizinle GURUR DUYUYOR....
Başarılarınızın Devamını dilerken de; KIZLARIMIZ da; Yanında bir HUKUKÇU BABA olarak olduğumu da, unutmasınlar....
Saygı ile...
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.