Bir Şehrin Sessiz Mimarı: Mikail Arslan
Gösterişten uzak ama iz bırakan bir siyaset anlayışının temsilcisi… Mikail Arslan, mühendislikten siyasete uzanan yolculuğunda Kırşehir’e sadece projeler değil, aynı zamanda kalıcı bir ruh kazandırdı.

Bir Şehrin Sessiz Mimarı: Mikail Arslan Üzerine Bazı insanlar gürültüyle gelirler; ellerinde bayraklar, dillerinde naralar. Bazıları ise bir nehrin akışı gibi sessiz ve kararlı ilerler. Onlar şehirlerin ruhunu taşır, taşların arasına sabrı eker, toprağın altındaki suyu, halkın içindeki hikmeti gözetlerler. Mikail Arslan, işte bu ikinci sınıftan bir siyasetçidir.
Kırşehir, Anadolu’nun hem kalbidir hem de kaderidir. Bu şehir tarih boyunca irfanla harmanlanmış, kelamla beslenmiş, taşrada bir medeniyet beşiği olmayı sürdürmüştür. Ne var ki, modern çağın teknik ve toplumsal gereklilikleri, bu kadim ruhun yeniden inşa edilmesini şart koşar. İşte bu noktada Arslan’ın adımları önem kazanır.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nden harita mühendisi olarak yetişmiş biri için “mekân” sadece coğrafi bir ölçüm alanı değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıdır. Onun gözünde yollar sadece asfalt değil; şehirle halkın irtibat kurduğu damarlar, camiler, hükümet konakları yalnızca binalar değil; adaletin ve hikmetin tecelli edeceği mekânlardır.
Modernliğin kaba ve gösterişli siyasetine karşın Arslan, teknik ile geleneği meczetmeyi seçmiştir. Termal turizm yatırımları, üniversite projeleri, çevre yolları, spor alanları ve hükümet binaları... Her biri halkın ihtiyaçlarına bir cevaptır; ama aynı zamanda şehrin hafızasında bir iz, bir nişanedir.
Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi, "Şehirler taşlarla değil, insanlarla kurulur." Mikail Arslan bu sözü tersinden okur gibidir: O, taşlarla insanlara hizmeti dokuyan bir anlayışa sahiptir. Yaptığı işleri büyük ekranlara taşımadan, yaldızlı kelimelerle süsleyip gündem yapmadan, sadeliğin içinde bir inşa faaliyeti yürütmüştür.
Eleştirel düşünceye önem veren her kalem, elbette ki siyasetin çelişkilerini görmezden gelemez. Arslan’ın projelerinden bazıları ertelenmiş, bazıları dönüştürülmüştür. Fakat burada niyet ve yön önemlidir: Zira bir milletvekili, yalnızca "başlatan" değil, çoğu zaman "tohumu eken" rolündedir. Tohumun büyümesi bazen mevsime, bazen başka ellere bağlıdır. Onun gayreti ise sabittir.
Şehirle kurduğu bağ, sadece seçim meydanlarındaki retorikten ibaret değildir. Belediye tecrübeleriyle halkın nabzını bilen, sivil toplumla temas kuran, üniversiteyle proje geliştiren bu tarz siyaset, "medeniyet tasavvuru"nun modern bir örneğidir. İdeolojik değil, değer merkezli; merkezden değil, mahallenin içinden gelen bir tavırdır bu.
Büyük yatırımlar değil, yerli irfanla temellenmiş küçük ama işlevsel projeler... Yeni bir havalimanı bağlantı yolu ya da termal otel, sadece ekonomi demek değildir. Bunlar, bir şehrin kendi potansiyelini fark etmesi, kendine yetmeyi öğrenmesidir. Mikail Arslan da bunu hedeflemiştir.
Oğuz Durdu