Altın madeni ,tehlikeli kimyasallar ve patlayıcılarla doğayı tehdit ediyor.

Kızılırmak ve Seyfe Gölü havzalarının tam ortasında yer alan Kervansaray Dağları'nda yürütülmesi planlanan bu proje, ekosistemi, halk sağlığını ve gelecek nesillerin yaşam hakkını geri dönülmez biçimde riske atıyor.

Yaşam Yayın: 26 Temmuz 2025 - Cumartesi - Güncelleme: 26.07.2025 00:44:00
Editör -
Okuma Süresi: 4 dk.
Google News

Kırşehir’in Boztepe bölgesinde, tarihin ve doğanın iç içe geçtiği Kervansaray Dağları'nın koynunda, devasa bir madencilik projesi sessiz sedasız ilerliyor. Koç Holding ve Fernas İnşaat ortaklığında planlanan bu proje, yalnızca bir maden sahası değil, aynı zamanda bir ekosistem yıkımı, bir su havzası felaketi ve geleceğe atılan kara bir leke olma potansiyeli taşıyor.

Yaklaşık 8 bin futbol sahası büyüklüğündeki bu dev alan, yalnızca siyanür değil, en az onun kadar tehlikeli üç farklı kimyasal kullanılarak işletilmek isteniyor. Açık havuz sistemiyle doğrudan toprağa ve atmosfere temas edecek bu zehirli bileşikler, yalnızca bugünü değil, doğmamış çocuklarımızın yarınını da tehdit ediyor.

Bu proje, Türkiye’nin en değerli su kaynaklarından ikisini, Kızılırmak ve Seyfe Gölü’nü birbirine bağlayan ekolojik omurganın tam ortasında yer alıyor. Kervansaray Dağları, binlerce yıldır bu coğrafyanın su dengesini, tarımsal üretimini ve canlı yaşamını ayakta tutan bir doğal filtre görevi görüyor. Bu yapıya müdahale etmek, yalnızca bir dağa değil, Anadolu’nun kalbine hançer saplamaktır.

Proje kapsamında kullanılacak on binlerce kamyon dolusu patlayıcı, sadece kayaçları parçalamayacak; ekosistemi, yeraltı su yollarını, kuş göç rotalarını ve yerleşim alanlarını da geri dönülmez şekilde etkileyecek. Bu tür endüstriyel faaliyetler, kısa vadeli ekonomik kazançlar için uzun vadeli doğal mirasları feda etmek anlamına gelir.

Buradaki mesele bir madenin varlığı değil, nasıl işletildiğidir. Altın yerin altından çıkarılabilir; ama su kuruduğunda, toprak zehirlendiğinde, kuşlar göç etmediğinde, o telafi edilemez. Bu ülkenin kaynaklarını zenginleştirmek istemek elbette doğal; ama bu zenginliğin bedeli, halk sağlığı, çevre güvenliği ve çocuklarımızın yaşam hakkı olmamalıdır.

Bugün çıkarılacak her gram altın, torunlarımızın su kabından eksilecek bir damla, nefesinden alınacak bir soluk olabilir.

Bu mesele sadece Kırşehir’in, sadece Boztepe’nin ya da birkaç köyün meselesi değildir. Bu, tüm Türkiye’nin meselesidir. Çünkü doğa, sınır tanımaz. Bir bölgede yaşanan çevre felaketi, kısa sürede tüm havzayı, tüm ülkeyi etkiler. Kervansaray Dağları'nın kaybı, Anadolu’nun ekolojik belleğinde silinmesi zor bir travma olarak yerini alır.

Bugün bu projeye sessiz kalmak, sadece bugünün değil, henüz doğmamış çocuklarımızın da yaşam hakkını yok saymaktır. Onların nefes alacağı havayı, içeceği suyu ve üzerinde yaşayacağı toprağı zehirlemektir. Anayasamızda güvence altına alınan çevre hakkı ve kuşaklar arası adalet ilkesi, bu tür projelere karşı toplumun refleks göstermesini zorunlu kılar.

Kazma vurulacak her kaya, yalnızca toprağın değil, toplumun vicdanının da parçalanması demektir. Bize düşen, bu topraklarda yaşayan yurttaşlar olarak; doğamızı, suyumuzu, sağlığımızı ve geleceğimizi savunmaktır. Bugün yükselteceğimiz ses, yarın bu ülkenin çocuklarına bırakacağımız en temiz miras olabilir.

Ömer Duran

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.