SAKALI KAPTIRMAK… (1)
Soytarının suratına tükürürseniz sadece boyası akar. Geriye arsızlığı kalır. Ben yasal haklarına hâkim; ‘protest’ bir kimliğim. Ne bir hır çıkarmanın, neden bir kavganın peşinde değilim. Dile getirdiğim gerçekler bu toplumun kanayan yarasıdır.

SAKALI KAPTIRMAK… (1)
Soytarının suratına tükürürseniz sadece boyası akar. Geriye arsızlığı kalır. Ben yasal haklarına hâkim; ‘protest’ bir kimliğim. Ne bir hır çıkarmanın, neden bir kavganın peşinde değilim. Dile getirdiğim gerçekler bu toplumun kanayan yarasıdır. Adamına göre muamele devrini açanlar başlarına nasıl bir çorap ördüklerinin farkında değiller.
Hizmet edenin ağzından ekmek davası değil. Kavgam kelamı dökülür. Bunun içindir k; sizler benim cephemde durun. Bende sizin cephenizde. Ben sizlere bana yaşattığınızı, sizde bana yaşadıklarınızı anlatın tartışalım. Bu kadar laçkalık, kifayetsizlik Ahi Evran ismine yakışıyorsa; ‘Ahi Evran’ adının kirletilmesine ortak olmayın. Ahlak biliminin 13 yy temsilcisinin adını kirletmek dört çapulcunun keyfiyetinde olmamalı.
Açıkça yazıyorum. Tıp Fakültesi kurdurarak bu Şehre en büyük kazığı Eski Rektör Vatan Karakaya attı. Daha da geriye giderek Tıp Fakültesi! Ve olmayan fakültenin dekanı vardı. Rektöre genel sekreterine kadar döner sermayeden bir A4 kâğıdıyla binlerce liralar hastane döner sermayesinden paylarına düşen payları ceplerine dolduranlar. Hiç utanmadılar.
Karakaya’ya; hastanede doktor yok. Hastalar muayene olamıyorlar. Dediğimde verdiği cevap; ‘ Hastane benim sorunum değil. Hastada benim sorunum değil. Hastane; Sağlık Bakanlığının sorunu. Bu sorunu bakanlık çözecek. Ben yine iyilik yapıyor öğretim görevlilerini vizite (muayeneye) gönderiyorum’! Demişti. Ne büyük lütuf değil mi! Kim kime iyilik yapıyor? Kim, kimin canına ot tepiyor.
Her gün yazacağım. Laçkalık veba virüsü gibi her yeri sarmış.
Muayene Odalarının kapısında asılı levhalarda zaten bir keşmekeşlik var. Randevularınızı Uzman doktor ismiyle alıyorsunuz. Sıranız geliyor içeriye giriyorsunuz. Uzman doktor yerine asistan oturmuş, hastayı sorguluyor. ‘Şunları yaptır gel’. Muayene bitti.
Acil daha bir rezil. Ortalıkta acil doktorları yok. Nöbetçi doktor kirişi kırınca iş asistana kalıyor. Bakıyor kimse yok. O’da kendi kafasına göre takılıyor. Yerine Tıp Fakültesi 6ncı sınıf öğrencisi İntörn’e bırakıyor. O’da şaşkın, elinde bir kalem şakın ortalıkta dolaşıyor. Bunun içindir ki yarım doktor candan, yarım imam dinden eder sözü boşuna söylenmemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Beni Türk Doktorlarına Emanet ediniz’… Sözlerini bu doktorlar için söylemediği kesin.
Acemi doktor elinde hasta, acemi nalbant elinde eşek ölür… Bunlar bu yaftayı öyle kanıksamışlar ki; Ya vadesi bitmiş, ya takdir ilahı veya yapacak bir şey kalmadı kalbe pıhtı attı. Başınız sağ olsun. Ulan bu nasıl hastane sağlam getirdiğim insanı öldürdünüz diye kişi feryadı basınca vay anasına doktora saldırdılar. Doktora şiddet. Doktora falan, falan. Siz Doktoru toplumsal tepkilere göre yetiştirmezseniz, Doktorda kendisinin halkın üzerinde ‘şey’ olduğunu zannederse, yüksek maaşlarla kendisini besleyenin halk olduğunu unutursa salon efendisi olur. Halka inmeyi beceremez… Benim gibi birileri çıkar kendisine bir şeyler hatırlatır. Başı sıkışan doktor hastayla, yakınıyla empati kurmak yerine etrafınızı güvenlikçi ordusu sarar. Doktoru bu mantıkla koruduğunu zanneden akıl; hastayı veya yakınını kim koruyacak sorusunu aklına getirmez mi?
Bu çarka sizler sağlık emekçileri diyorsunuz.
Birde kursiyer sağlık lisesi öğrencileri var. Öğretici olması gereken sağlıkçı kursiyerin yanında yok. Toy sağlıkçı acemi nalbant misali işi gâvur eşeğinden öğrenircesine hasta üzerinde deneyler yapıyor.
Ve ben bir yakınım raporu için sabah saat 08’de hastaneye gittim. 08,45’te elimize bir form sıkıştırdılar. Bu doktorları poliklinikleri gezerek doldurtacaksınız. Buraya kadar eyvallah. Doktorların kapısı çaldık. İkisi öğleden sonra gelecekmiş. Ona da eyvallah dedik.
Yüzde 95 güç kaybı olan 95 yaşında olan hastamla tıkış, tıkış polikliniklerin arasında dolaştım. Buna da eyvallah. Sıra göze geldi. 95 yaşında olan yemeğini dahi yiyemeyen kişi kayıvalidem. Benim kayınvalide sanki Askeri okul sınavlarına girecek annem gözcüde tıkandı. Ayağa kalkamıyor oturamıyor. Orada bu işi yapan kimlik. (OCM) Ayağa kaldırın. Yanaştırın talimatları veriyor. Yahu senin annen bu halde olsa sağa sola sündürülmesine izin verir misin? Vermezsin. Ben niye vereyim. Ukala tarafından ‘Doktora not düşüldü’ hastanın boyu cihaza yetişmedi göz ölçümü yapılamadı’ sen bizi makineye uyduracağına, makineyi hastanın her türlü pozisyonun uyarlanır hale getir veya getirilmesini talep et. Olamaz Şeytan azapta gerek misali, haspa alışmış milleti hor görmeye. Ben bunlara hor görmenin, göstermenin bir tarikat peşinden hastaneye girip isminin önüne Sağlıkçı yaftası yapıştırıyorsan ve oturduğun yerden tıkır, tıkır, tıkır yüksek maaş alıyorsan bana hizmet etmekle mükellefsiniz. 5 yıldızlı konfor içinde yaşamanız için o parayı bu halk, yani biz; sizlerin müşterileri olarak biz ödüyoruz. Kullanamadığın cihazında parasını bizler ödüyoruz.
Elimizde cihazın değil de hastanın cihaza uygun olmadığı notuyla göz doktoruna tekrar geldik. Bir göz doktoru (Asistan) bana hastanede bilmem şu cihaz yok. İstersen Ankara’ya Gülhane’ye, istersen Kayseri’ye AnaGöz hastanesine git bu testi yaptır. Ulan askeri okula, komando kursuna öğrenci için kayıt mı yaptırıyoruz be adam! Kayınvalide uluslararası trap yarışlarına da katılmayacak! Öyleyse? Ve benim testi yavaş, yavaş doldu. İnanın resmen işkence.
Bu teklifin karşılığı bence bu! Oradaki göz hastaneleriyle alıvereli alışverişin mi var be adam? Niye beni sevk edeceksin. Ben yolu da yordamı da bilirim senin tavsiyene de ihtiyacım yok. Bitti mi? Hayır bitmedi. İnanın sinirleriniz çelikten olsa kırılır.
Bir diğer soru o cihazın yokluğu benim sorunum değil. Kırşehir’de bir Medikal şirketi hastaneden 12 milyar alacaklıysa sen beni müşteri yerine koyarsan, bende seni ayıplı ürün satan tüccarla aynı kefede tartarım. Bu sorun benim değil, Medikal’e borç takan hastane içindeki kimliklere söyleyeceksin. Onlar bu sorunu çözecek. Ben muayene olmadan, ilacımı alamadan muayene ve ilaç katkı payı benim kesemden alınarak senin kesene aktarılıyor. Tüketici haklarında kanun! Ödenen paraya hizmetin karşılığı der.
Bu kepazeliği birileri çıkıp suçu sisteme atarsa. Sistemin anasını belleyen kendisi ve kendisi gibilerin varlığından kaynaklandığını birileri kendilerine bir şekilde hatırlatır.
Yarın 2ncisi. Hastaneyi pehlivan tefrikası gibi yayınlamayı sürdüreceğim.